08 Mart 2024
Seçimlere 3 hafta, 23 gün kaldı. Türkiye’nin her yerinde çekişme olsa da en merak edilen yarış İstanbul’da oluyor. Çünkü ana yarışmacılar Tayyip Erdoğan ile Ekrem İmamoğlu. Erdoğan’ın İstanbul adayı Murat Kurum’un alandaki ve medyadaki performansı kendi parti mensuplarınca bile zayıf bulunuyor. Ancak AKP ile MHP’nin yan yana durmaya devam etmesi, mayıs 2023 öncesi birlikte hareket eden muhalefet partilerinin her birinin aday çıkarması, seçimdeki farkın, yarışan iki büyük aday lehine her an değişebilme potansiyelini de ortaya çıkartıyor. Bundan kısa bir süre önceye kadar özellikle İstanbul’da gözler DEM Parti’de idi. Aday çıkarıp çıkarmayacağı, çıkacak adayın profili merak ediliyordu. DEM’in aday çıkarması, tanınan bir ismi göstermesi, iktidarı şüphesiz mutlu etti. Ancak beklenmedik bir problemle karşı karşıya kaldılar. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendilerini destekleyen Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, tüm Türkiye’de ve İstanbul’da aday çıkarma kararı aldı. Partinin İstanbul adayı Mehmet Altınöz, "aileye de" milli görüşe de uzak bir isim değil. Necmettin Erbakan’ın kızı Elif ile evli. Partinin genel başkan yardımcısı ve İstanbul’da yarışan ismi. Kendisiyle T24’ün Taksim’deki ofisinde buluştuk. Yerel seçimlerdeki ana sloganları "ahlaklı belediyeciliği" anlattı. 1994 ruhunun geri gelme potansiyelinin yüksekliğinden bahsetti. Ama konuşmasının en ilginç noktalarından biri, partilerinin "Cumhur İttifakı’ndan ayrılmadığını söylediği" noktaydı. Bir de 31 Mart’a doğru adaylıktan çekilecek diyenlere, "Hakkını helal etmiyor..." Bu spekülasyonların; sayılarının 100 bini bulduğunu söylediği İstanbul’daki seçim için çalışan Yeniden Refahlılara karşı da ayıp olduğunu dile getiriyor. Anketlere göre Yeniden Refah oylarını artırıyor, Türkiye’de yüzde 6’lar civarında gözüküyor. İstanbul’da da yüzde 3.5-4 aralığında oy alabileceği tahmin ediliyor. Bu oy oranı Erdoğan’ın üçüncü kez İmamoğlu’na karşı seçim kaybetmesinin ana nedenlerinden biri haline gelebilir. 3 hafta ilginç geçecek…
- Sizin iki şapkanız var. Birincisi, partinizin genel başkan yardımcısı şapkanız. Bir de partinizin İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayısınız. Dolayısıyla ikisini de kapsayan ortak sorularım da olacak. İlk sorum da 2023 seçimlerine giderken partinizin genel başkanı Fatih Erbakan, cumhurbaşkanlığı adaylığından imza aşamasında vazgeçti, Cumhur İttifakı’na destek oldu. Orada sizin parti ile AKP arasında bir protokol vardı. Protokolde benim altını çizdiğim bölümler var. Biri diyor ki; ‘Din, dil, ırk ve gelir düzeyi ayırımı yapılmadan herkes için adalet temin edilmesi bizim için önemlidir.’ Bir diğeri atamalarda liyakat sağlanması. "Bir de çalışanların ve emeklilerin aylık gelirlerinin yoksulluk sınırı altında kalmaması için bir çaba..." Bugün, o protokolden bugüne geldiğiniz zaman bu alanlarda; yani adalet, liyakat ve yoksulluk sınırı altında kalmama konusunda nasıl görüyorsunuz iktidarın geldiği noktayı?
Tabii biz AK Parti yöneticileriyle yapmış olduğumuz ittifak protokolüne özellikle 85 milyonun saadet ve selametinin sağlanması adına imza attık. Zaten ittifak yapmamızın ana sebebi de budur. Biz AK Parti yöneticilerinden herhangi bir makam, mevki talebinde bulunmadık. Aksine bunlarda bizim bir talebimiz yok. Biz, "85 milyonun selameti için sizinle neler yapabiliriz, bunları konuşalım" dedik. Bu arada protokol otuz madde ve bunun tamamını dikkate almak zorundayız. Ana otuz maddemiz içerisinde birinci konumuz yatırım, üretim, istihdam, kalkınma, ihracat hamlelerinin hayata geçirilmesi. İkinci konumuz, denk bütçe ve millî kaynakların kullanılması. O sizin bahsettiğiniz maddelere gelinebilmesi için bu iki maddenin çok büyük önemi var. Yani o maddeleri nasıl hayata geçireceksiniz? İşte emeklilerin yoksulluk sınırının altında kalmasını önleme konusu veya engelli vatandaşlarımızın en az asgari ücret seviyesinde bir maaş alması. Bunları hayata geçirebilmeniz için en baştaki iki maddeyi muhakkak gerçekleştirebilmeniz lazım. Şu ana kadar bunlar gerçekleştirilebildi mi? Hayır, gerçekleştirilemedi. Üzülerek söylüyorum. Keşke yapılabilseydi.
Biz bu konuda hükümetimizin yetkililerini de yapmış olduğumuz görüşmelerde "Bakın, bu otuz maddemizi dikkate alın, bu ülkenin rahatsızlıklarının çaresi bu otuz maddenin hayata geçmesidir" dedik. Çünkü bu otuz madde yaklaşık 55 yıllık bir birikimin sonucu. Yani bizde sadece partimizdeki yetkili kurullarımızdaki ihtisas sahibi insanlar otursunlar, "Biz bunları hemen kaleme alalım da bunları AK Parti yöneticileriyle paylaşalım" gibi bir mantıkla yola çıkılmadı. Bunlar Necmettin Erbakan Hocamızın. Millî görüş lideri, kurucu lider, doğal lider Erbakan Hocamızın yaklaşık 50 yıllık bir devlet yönetimi, aynı zamanda hareket lideri olması hasebiyle devletin her alanında tecrübe sahibi kazanmış bir insan. Başbakan yardımcılığı yapmış, başbakanlık yapmış, TOBB başkanlığı yapmış, sanayicilik yapmış, akademisyen hayatı var aynı zamanda biliyorsunuz, ilim adamı, bilim adamı... Bu çerçevede onun bu tecrübelerinden yola çıkılarak ortaya konmuş bir protokol. Bunlar hayata geçti mi? Geçemedi. Geçmesini ister miyiz? İsteriz. Hâlâ ısrarcıyız. Bakın hâlâ biz o ittifak protokolünde geçen 3 ana başlıkta sosyal politikalar, dış politika ve ekonomi politikalarının hayata geçmesini hâlâ isteyen, arzu eden ve bu çerçevede de parti politikalarımızı yürüten bir hareketiz.
- Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, partinizin doğrudan ismini vermiyor ama Yeniden Refah’ın adaylaşma süreciyle ilgili eleştirilerde bulunuyor. Önceki gün şöyle söyledi: "Partimizin eski belediye başkanlarını, eski milletvekillerini, eski teşkilat mensuplarını aday göstererek kendileri kazanmak değil, bize kaybettirmek için çalışan partiler ortaya çıktı. Türkiye özgür ve demokratik bir ülkedir. İsteyen istediği yerden aday olabilir. Biz kendi ittifakımızdan, kendi partimizden, kendi adaylarımızdan mesulüz. Ancak hem bize kaybettirmek için çalışıp hem çeşitli beyan ve imalarla bizim gölgemizde yürümeye kalkanlara da müsaade etmeyiz." Bu cümlelerinden hareketle, siz AKP’ye kaybettirmek için mi çalışıyorsunuz? Birinci soru bu. İkincisi, "gölgede yürüme" konusunu nasıl yorumluyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımızın Yeniden Refah Partisi'ni kastettiğini düşünmüyorum. Çünkü Cumhurbaşkanımızla bizim geçmişe dönük bir dava hukukumuz var her şeyden önce. Erbakan Hocamızın talebesidir kendisi. Erbakan Hocamızın yetiştirdiği bir devlet adamıdır. Şu anda da ülkemizin Cumhurbaşkanıdır. Bizim Yeniden Refah Partisi olarak ortaya çıkışımız vatandaşımızın talebiyle oldu. Yani vatandaşımız Yeniden Refah Partisini kurdu. Neden? Çünkü Türkiye'de iyi gitmeyen bir ekonomi yönetimi var. Buradan baktığınız zaman yaklaşık 6 ay önce 8,5 olan faizin 45’e çıkması normal değil. Burada bir anormallik var.
Ekonomi yönetiminde ciddi bir dağılma var. Bunu niçin anlatıyorum? Bir kere vatandaşın bizim partimizi kurması bir ihtiyaçtan yola çıkarak oldu. Vatandaşımız kurdu, çünkü "Refah’ın vakti geldi" diyor vatandaş. Biz de bunu mesela arazi çalışmalarımızda, saha çalışmalarımızda görüyoruz, rastlıyoruz. Diyorlar ki "Artık size ihtiyacımız var. Neredesiniz? Sizi bekliyoruz. Niye şimdiye kadar bizim mahallemize gelmediniz? Sizin ilçe teşkilatınız nerede? Sizin il başkanlığınız nerede? Bu sefer oyum size. Büyükşehirde de size, ilçede de size, mecliste de size."
Demek istediğim şu, Yeniden Refah Partisi bir ihtiyaçtan yola çıkarak kuruldu. Ve vatandaş şu anda bu ihtiyacın karşılığını da seçimlerde verecek. Nasıl verecek? Oy vererek verecek. Yani biz Yeniden Refah Partisi olarak "millî görüş"ü temsil ediyoruz. Millî görüş de bu milletin aslı, özü, ruh kökü, kimliği. Bu çerçevede değerlendirmek lazım. Bizim bir kere duruşumuz belli. Yani biz herhangi bir partiyi rakip olarak görmüyoruz. Neden rakip olarak görmüyoruz? Çünkü bizim Millî Görüş ideolojisiyle geçmişte yapmış olduğumuz belediyecilik çalışmalarını vatandaş biliyor. Yani Refah Partisi ruhu, 94 ruhu, adil düzen sistemi. Bunu yaşadığı için geçmişte millî görüşü temsil eden bir parti olarak da başta genel başkanımız Fatih Erbakan Bey olmak üzere bizim teşkilatlarımızın çalışmaları da karşılık buluyor. Nasıl karşılık buluyor mesela? Şu anda biz 465 bini geçtik kayıtlı üyemizle. Resmî kayıtlı üyemiz bunlar. Islak imzalı 650 bine dayandı. Islak imza ne demek? Sizi üye yapmışız ama bilgisayara geçmemiş, daha sisteme düşmemiş, duruyor masada. Bu vatandaşın Yeniden Refah Partisi’ne ne kadar çok ihtiyacı olduğunu gösteriyor. Yani Yeniden Refah Partisi insanların ihtiyaçlarını gidermek için yani saadet ve selameti için 85 milyon için kuruldu.
Herhangi bir parti kaybetsin diye parti kurmak… Yani bir kere bu, hayatın olağan akışına aykırı. Ben niye bir parti kaybetsin veya kazansın diye kurulayım? Sonuçta biz İstanbul'da şu anda 100 bin kişilik bir teşkilatla çalışıyoruz. İnsanlar evlerine ekmek alırken, para hesabı yaparken bizim teşkilatımıza aidat veriyor. Bakın Murat Bey, asgari ücretle çalışan bir kardeşimiz bizim partimize bunun yüzde 10’unu aidat olarak veriyor düşünebiliyor musunuz? Yani 17 bin lira alan bir kişi bin 700 lira aidat veriyor. Niye yapsın bu insan bu işi? Yani ne gerekçeyle yapsın? Burada kendisi davaya inanmış.
Aynı zamanda bizim kadın kollarımız... Bakın kadın kollarımızda çalışan kardeşlerimiz yani örneklemeler bizim için çok mühim. Yani sizin sorunuza en doğru cevabı verecek aslında bizim teşkilatımızda yaşadığımız anekdotlar, gerçek hayatlar. Bir hanımefendi var bizim Bahçelievler teşkilatımızda, kendisi bir yerde çalışıyor. Diyor ki ben öğle paydosunda çıkıyorum, etrafımızdaki komşu işyerlerine hem sizin yani benim broşürümü hem de Bahçelievler ilçe belediye başkanımızın broşürlerini dağıtıyorum. Sonra tekrar iş yerine geliyor. Akşam evine giderken bu hanım -ki evli, çoluk çocuk sahibi- otobüste veya işte esnaflara bizim partimizin broşürlerini dağıtarak, anlatarak gidiyor, üye yaparak gidiyor ve evde yemeği yiyorlar ailece. Sonra da komşularına ev sohbetlerine gidiyor yine partimizi anlatıyor. Bu insanlar bizim partimizi büyüttü. Yani biz bir taban partisiyiz, biz insan odaklı bir partiyiz. Yani önce sen diyen bir partiyiz. Biz, kendimiz kazanmak için yola çıktık. Biz kazandığımız taktirde o 30 maddenin hayata geçmesi daha da kolaylaşacak.
- Bir de reel politik durum var tabii. Siz 2023 seçimlerinde İstanbul'da yüzde 3.2 oy aldınız. Burada doğal olarak siz de kazanmak istediğinizi söylüyorsunuz ama anketlere, araştırmalara baktığınızda İstanbul’da Murat Kurum ile Ekrem İmamoğlu arasında geçen bir yarış var. Cumhurbaşkanı Erdoğan da İstanbul'u geri almak istiyor. Dolayısıyla bir evvelki seçimlerde kendisiyle birlikte olmuş, destek vermiş partinizin, İstanbul’da başa baş gözüken seçimde partisine kaybettirme ihtimalini gördüğü anlaşılıyor.
Biz daha önceki seçimle bu seçimin bir kere iyi değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü biz bu seçimde muhtar seçeceğiz, belediye başkanı seçeceğiz. Belediye başkanı dediğiniz kişi çöpleri topluyor, kaldırımları yapıyor, asfalt döküyor, altyapıyı düzenliyor, belediye otobüslerinin lastikleri eskidiyse lastiklerini alıyor, şoförleri temin ediyor, metroyla alakalı, ulaşımla ilişkili çeşitli çözümler ortaya koyuyor. Belediye başkanının yapacağı işler belediyecilik kanununda belli. Bir belediye başkanı emekli maaşlarına zam yapamaz, bir belediye başkanı kanun hükmünde kararname çıkartamaz, bir belediye başkanı yasama yapamaz veya tezkere çıkartamaz, Meclis'e götürüp de "Benim bu tezkereye ihtiyacım" var diyemez.
Anlatmak istediğim şu, genel seçimle yerel seçim arasındaki farkı bizim muhakkak bir oturup konuşmamız lazım. Evet, genel seçimlerde vermiş olduğumuz kararın arkasındayız. O dönemde biz Cumhur İttifakı içerisinde ilkeler çatısı altında bir protokol yaptık. Bu protokolü bizden başka yapan bir parti de yok. Yani AK Parti ile bizden başka ilkeler bazında protokol yapan bir parti yok. Ve o kamuoyuna da yansıdı zaten. Şimdi yerel seçimlerde biz kendi adaylarımızla kendi seçim kampanyamızı yürütüyoruz. Biz kazanacağız. Diğer partilerin kazanmasıyla kaybetmesiyle alakalı sorumluluk bize ait değil. Partiler çalışsınlar, kazansınlar. Biz de eğer kazanamazsak oturup konuşacağız. Nerede hata yaptık, niye biz bu belediyeyi kazanamadık? Biz bu ilçede çok güçlüyken niye bu ilçeyi kazanamadık? Biz bu büyükşehirde favoriyken bu büyükşehri niye kıl payı kaybettik?
Kazanacağımız konusunda çok ciddi emareler var. Yani ben sadece araştırma şirketlerinin verilerini de dikkate almadan yorum yapıyorum. Şöyle ki, araştırma şirketlerinin sorduğu sorular içerisinde vatandaşın verdiği cevaplarla bazen arazideki şartlar denk gelmeyebiliyor. Bunu şunun için söylüyorum. Yani vatandaş sorulan bir soruya cevap veriyor. Mesela genelde şöyle bir durum da var Türkiye'de, 2 aday üzerinden bir siyaset yürütülüyor. Bunu da açıkçası anlamak mümkün değil. Eğer 2 aday varsa o zaman biz bu işi araştırma şirketlerine bırakalım. Araştırma şirketleri kamuoyu yoklaması yapsınlar. Seçime de gerek yok. Desinler ki "Şu aday en çok oyu alıyor", seçime de gerek kalmasın. İnsanlar bu kadar strese de girmesinler. Bu kadar parti gidip de kendi ceplerinden, çoluğunun çocuğunun rızkından ayırıp da -ben de dahil- gidip de seçim kampanyası yapmasın. Bir tanesi seçilsin, olsun bitsin. Yani bu işi araştırma şirketlerine bırakacaksak…
Bu işi burada medyaya bırakacaksak -ki ben şu anda bir medya kuruluşunda bu röportajı yapıyorum. Eğer bunu medya kuruluşlarının akşam televizyonlarda 4 saat boyunca yapmış oldukları konuşmalara dayandırırsak o zaman bizim bu çalışmaları yapmamızın bir faydası yok, yazık günah. O zaman demokrasi nerede? Yani ya Ahmet olacak ya Mehmet olacak. Peki öbür tarafta Ali var, Hasan var, Mustafa var, Ayşe var, Elif var. Yani şimdi biz o kişileri ortaya koymayacaksak o zaman biz Türkiye demokratik bir ülke diyemeyiz bir. İki, yani vatandaşın bir kere iradesi sandığa yansımıyor. Yani iki kutuplu bir süreç yürütülüyor. Yani Amerika'daki sistemi getirmeye çalışıyor. Hâlbuki öyle değil.
Ben Türkiye'yi gezip dolaşan bir insanım. Biraz önce konuşmanın başında siz ifade ettiniz yani hem genel başkan yardımcısı olarak görev yapıyorum hem de İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı olarak karşınızdayım. Yani ben arazide böyle bir anlayış görmüyorum. İnsanlar gerçekten alternatif arıyor Murat Bey. Şimdi insanların alternatif araması da gayet doğal. Siz hayatınızda memnun olmadığınız bir organizasyon varsa çalıştığınız STK olur, alışveriş yaptığınız bir yer olur veya uzun yıllardır gittiğiniz berberinizle artık bir hizmet alma noktasında bu kişi beklentilerinizi karşılayamıyorsa o zaman gidersiniz başka bir yerde tıraş olmaya başlarsınız. Yani bir alternatife ihtiyaç var. Bunu ben de dahil herkes görüyor.
- Siz seçilecek belediye başkanının görevlerini yerel olarak tarif ettiniz ama 2019’da bugün barışılan Sisi, iktidar kampanyasının kullandığı aktörlerden biriydi. Muhalefet adayına oy vermek ile Sisi bağlantısı kuruluyordu. Şimdi Murat Kurum Gazze üzerinden bir dil kuruyor. Kaldı ki Gazze'de yaşananlar, dünyanın da Türkiye’nin de ortak, büyük acısı. Bunlar nasıl bir etki yaratıyor tabanda?
Gazze'deki insanların sevinmesini istiyorsak millî görüşün iktidara gelmesi lazım. Millî görüş zihniyetinin, millî görüş prensiplerinin. Ben burada partiden yola çıkarak söylemiyorum, yanlış anlamayın. Millî görüşün umdelerinin hayata geçebilmesi de ancak Yeniden Refah Partisi ile mümkün. Nasıl mümkün? Mesela Gazze'deki insanlar nasıl sevinecekler? Bir kere Gazze'nin şartlarını da dikkate almak lazım. Gazze'deki insanlar şu anda bazı ülkelerin uçakla yardım atmasını bekler noktada. Bir kere siz şu anda Gazze'ye yardım götüremiyorsunuz. Yani orada yaşanan insanlık zulmü içler acısı. Gazze'nin, özellikle de Filistin’in orada rahat bir şekilde yaşayabilmesi nasıl sağlanacak? Bir kere bizim siyonizmi bilmemiz lazım. Erbakan Hocamızı burada anmadan geçemeyeceğim. Erbakan Hocamız derdi ki "Siyonizmi bilmeyen, İslam'ın ne olduğunu anlayamaz." Bizim üç cümleyi duvarlarımıza yazmamız lazım. Ben bunu teşkilatlarda da paylaşıyorum. Diyorum ki bir, değerli arkadaşlar lütfen söylediklerimi yazın. Erbakan Hocamızın sözleri. Siyonizm her taşın altında yoktur ama hiçbir taşın altını boş bırakmaz. Biz siyonizm hapishanesinde nümayiş çıkartan Müslümanlarız. Dünya bir siyonizm hapishanesi. Bunu bilmemiz lazım. Gerek finans dünyası açısından gerekse algı yönetimi açısından. Yani siyonizm diyor ki, tırnak içerisinde söylüyorum, "En büyük İsrail’i kuracağım." İsrail bayrağının üzerindeki iki çizgiyi gözümüzün önüne getirelim. Birisi Nil birisi de Fırat. Fırat ve Nil nehirleri arasındaki bölge diyor, bana ait. Burayı diyor ben büyük İsrail olarak kuracağım. Benim idealim bu diyor. Adamın dini bu, inancı bu. Peki bunun önüne nasıl geçebilirsiniz? İşte Erbakan Hocamız bize bunların hepsini anlattı. Bu otuz maddede var bunların hepsi. Yani biz bu otuz maddeyi hayata geçirdiğimiz taktirde bir kere siz o bölgede güçlü bir Türkiye istenmiyor, Türkiye'nin mümkün olduğu kadar ekonomisi Haim Nahum Doktrini çerçevesinde boşaltılması lazım.
Haim Nahum Doktrini; Türkiye aç bırakılacak, işsiz bırakılacak, borca esir edilecek, dininden uzaklaştırılacak, bölüp parçalanacak, kolay lokma yapılacak ve İsrail’e vilayet yapılacak. Bu, yani Haim Nahum Doktrini, şu anda İsrail’de özellikle de siyonizm tarafından adım adım uygulanıyor. Konuyu şöyle toparlayayım Gazze konusuna tekrar dönerek. Bir kere AK Parti yöneticilerinin Gazze ile alakalı yapmaları gerekenleri genel başkanımız Sayın Erbakan anlattı. Dedi ki Amerika, İsrail’e Gazze soykırımı sürecinde, Gazze katliamı sürecinde destek veriyor. Amerika’nın desteğini derhal kesmemiz lazım. Bir, nasıl yapacağız bunu? İncirlik üssünü kapatacağız. İki, Malatya’daki Kürecik radar üssünü kapatacağız. İsrail’in güvenliği için kurulmuş bir radar üssü bu. Üç, İsrail büyükelçisini derhal sınır dışı edeceğiz. Dört, oradaki büyükelçimizi derhal geri çekeceğiz. Beş, İsrail mallarını ve İsrail’e destek veren ülkelerin satmış olduğu ürünleri kesinlikle almayacağız. Altı, yapmış olduğumuz satın alma protokollerini derhal iptal edeceğiz. Bunları yapmalıyız. Bunları genel başkanımız zikretti, söyledi ama şu ana kadar yapılmış bir şey var mı?
- Zaten İsrail’le ihracat devam ediyor.
350 milyon dolarlık aylık ihracat devam ediyor. Rakamlar ortada zaten. Gazzeli kardeşlerimizin Türkiye'den beklentileri de azalmış vaziyette.
- Türkiye’deki tüm büyükşehir, il, ilçe ve beldelerde seçime giriyorsunuz öyle değil mi?
Evet. Türkiye'nin her yerinde giriyoruz seçime.
- Partiniz sık sık "94 ruhu"ndan bahsediyor. 1994’e gelen süreçte 1987 ve 1991 genel seçimlerindeki bir yapı var. O dönem Güneydoğu’da etkiliydi partiniz. Daha sonra bu süreçte Erbakan’ın il başkanı olarak Tayyip Erdoğan’ın yazımında öncü olduğu bir Kürt raporu var. O dönem için özgürlükçü cümlelerdi bunlar. Cumhuriyet Halk Partisi’nin Afyonkarahisar belediye başkan adayı, seçimleri kazanırsa "DEM Parti hariç herkesi sokacağım belediyeye" dedi. Sizin böyle bir tavrınız var mı?
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre kurulmuş her parti bizim için değerlidir. Bizim için ülkemizde devletimizin izin vermiş olduğu kurulmuş, Türkiye'de, şu anda aynı zamanda parlamentoda da temsil edilen, parlamentoda temsil edilmese de kanunlara göre kurulmuş devletimizin izin verdiği her parti bizim için değerlidir. Şunu da söyleyebilirim ben. Yani sadece bir parti mi Kürtleri temsil ediyor? Hepimiz ülkede yaşayan 85 milyon insandan bir kişiyiz. Kürt sorunu demeyelim de Kürtlerin sorunları diyelim. İfadeyi bu şekilde kullanmakta fayda var. Erbakan Hoca kadar bu konuya özellikle ihtimam gösteren, bu konunun bir bakıma hamisi olan bir lider dünyada yok. Dünyada yok bakın, Türkiye'de demiyorum. Hatta bu konuyu, özellikle de kendisini bu konu üzerinden popülerleştiren insanlar dahi Erbakan Hoca kadar bu konuda net bir tavır takınmamıştır. Hatta biliyorsunuz Bingöl konuşmasından dolayı Erbakan Hocamız siyasi yasaklı hale geldi. Yani onun bedelini fazla fazla ödedi. Hatta ben bu konuda herhangi bir program olduğu takdirde veya işte böyle bir soru geldiği takdirde diyorum ki Erbakan Hocamız kadar bu konuya eğilen bir lider dünyada ben görmedim. "Millî Görüş hareketi bu milletin aslıdır, özüdür, ruh kökü kimliğidir, Çanakkale yürüyüşüdür. Çanakkale ruhunun görüşüdür, Malazgirt’in görüşüdür. Veya işte Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul'u fethettiği görüştür. İstiklal Harbi'nin görüşüdür", bu çerçevede değerlendirmek lazım.
Yani şunu ifade edebilirim, mesela Türkiye'de yaşayan Kürt kardeşlerimizin partisi Yeniden Refah Partisi’dir çok net... Siz annenizin, babanızın nerede yaşadığını veya hangi şehirde yaşadığını tercih edebilir misiniz? Edemezsiniz. Siz annenizin, babanızın kökenini tercih edebilir misiniz? Edemezsiniz. Annenizin babanızın dinini, rengini tercih edebilme hakkınız var mı? Yok. Cenab-ı Allah sizi eşrefi mahlukat olarak dünyaya getirmiş. Biz de bu ülkede yaşayan iki anne babanın evladı olarak dünyaya geldik ve bu ülkenin vatandaşı olarak, yani herkesin eşit şartlarda yaşayabileceği bir vatandaş olarak yaşamaya çalışıyoruz ve yaşatmaya çalışıyoruz.
Biraz önce de söyledim Yeniden Refah Partisi esas Erbakan Hocanın bize miras olarak bırakmış olduğu üç şeyi yaşatmaya çalışıyor. Bir, yaşanabilir bir Türkiye: Türkiye yaşanabilir bir ülke olabilmeli. Yaşanabiliyor mu Türkiye'de? Yaşanabiliyor ama insanlara, mesela esnafa soruyorum ben. Diyorum ki işleriniz nasıl? Çok şükür, Allah bugünlerimizi aratmasın diyor. Sonra diyor ki başkanım otur, bir çay içelim diyor. Oturuyoruz. Sonradan başlıyor dökülmeye. Ama bir bakıyoruz ki orada, Türkiye yaşanabilir bir ülke değil. İki: yeniden büyük Türkiye. Türkiye çok güçlü bir ülke. Türkiye bir kere bu bölgede söz sahibi. Zaten bu bölgede söz sahibi olması, lider ülke olmasından dolayı Türkiye rahat bırakılmıyor. Türkiye'nin rahat bırakılmamasının en önemli sebebi de siyonizm. Siyonizm diyor ki ben diyor İsrail’i kuracağım burada, güçlü bir Türkiye olmamalı. Üç: yeni bir dünya. Yani Erbakan Hoca yaşarken diyordu ki ben 6 milyar insanın saadeti için çalışıyorum. Şimdi şöyle sormazlar mı “Ya Erbakan Hoca sağ ol, Allah razı olsun, sen 6 milyar insanın saadeti için çalışıyorsun ama Türkiye'de bir partinin genel başkanısın” demezler mi? Hayır Erbakan Hocamız diyordu ki Amerika'da yaşayan 40 milyon homeless var, evsiz var. Onların da saadet ve selametinden biz sorumluyuz. Vizyona bakar mısınız Murat Bey? Yani Kürt kardeşlerimizin Türkiye şartlarında hak ettikleri şartlarda, inançları çerçevesinde nasıl yaşamak istiyorlarsa o şekilde yaşamalarının teminatı Yeniden Refah Partisi'dir, millî görüş hareketidir. Bunu da geçmişte yaptık zaten.
- Okurlara biraz evvel bahsettiğiniz 25 Şubat 1994 tarihli Necmettin Erbakan’ın Bingöl konuşmasını hatırlatayım. Oradaki cümle de aynen şöyle: "'Türküm, doğruyum, çalışkanım.' Sen bunu söyleyince, öbür taraftan da Kürt kökenli bir Müslüman evladı, 'Ya öyle mi, ben de Kürt'üm, daha doğruyum, daha çalışkanım' deme hakkını kazandı. O Meclis, yarın inananların eline geçecek. Bütün bu haklar kan dökülmeden verilecek.’"
- Bu hatırlatmadan sonra bir soru daha soracağım. Kayyım siyaseti var orada. İki dönemdir halk iradesi dışında bir durum şekilleniyor. Yeniden Refah Partisi nasıl görüyor kayyım siyasetini?
Tabii bunu bir politika haline getirmeyi, sürekli hale getirmeyi doğru bulmuyoruz ama devletimizin elindeki bilgi, belge bizde yok. Yani Türkiye bir hukuk devleti. Bizdeki bilgi belge çerçevesinde ancak yorum yapabiliriz. Ama devletimizin elbette İçişleri Bakanlığı var, devletimizin elinde istihbarat örgütleri var. Ordumuz var, jandarma istihbarat var. Bu çerçevede yapılan tahkikatlarla ilgili bilgi sahibi değiliz. Ama tabii ki orada insanların herhangi bir partinin belediye başkanı seçildiği taktirde, onlara mobbing uygulanması, onların görevden alınmak suretiyle oranın kaymakamlar, valiler üzerinden yürütülmesinin de demokrasi açısından bir eksiklik olduğunu ifade edebiliriz.
- Genel başkanınız Fatih Erbakan Adıyaman’da Menzil köyünde Seyit Muhammed Saki’yi ziyaret etti. Yeniden Refah ile tarikat ilişkileri nasıl ilerliyor? İktidar da belli dini gruplarla, tarikatlarla ilişki içinde. Nasıl bir ilişki ağınız var? Nasıl bir yaklaşımınız var tarikatlara?
Ülkemizde yaşayan tüm kanaat önderlerine saygımız var, sevgimiz var. Birçok insanın gönül dünyasında büyük yerleri olan bu değerli insanlara biz de değer veriyoruz elbette. Biz de gidiyoruz, gittiğimiz zaman ziyaret ediyoruz. Adıyaman’da veya Urfa’da veya İstanbul'da veya Ankara'da veya Türkiye'nin herhangi bir yerinde. Sonuçta bu kişilerin hem geçmişten gelen, ailelerinden gelen bir ağırlıkları var hem de toplumda çok saygın, değerli kişiler. Biz bu değerli kişilerin değerini de bildiğimiz için elbette biz gidiyoruz, ziyaret ediyoruz, dualarını alıyoruz, onlarla istişare ediyoruz, ülkenin şartlarıyla alakalı istişare ediyoruz, onlardan fikir alıyoruz ve bu istişareler geçmişte de vardı şimdi de olacak, bundan sonra da olmaya devam edecek.
- Peki seçimler 31 Mart, siz 1 Nisan'da biz devralırız diyorsunuz, iddianız var, doğal olarak adaysınız ama...
1 Nisan'da büyükşehir belediye başkanı olarak göreve başlayacağız inşallah.
Diyelim ki küçük bir farkla AKP kaybetti, Ekrem Bey kazandı. Üzülür müsünüz böyle bir sonuç çıkarsa? Siz kazanamadınız ama AK Parti de kaybetti. Bu sonuç sizi üzer mi?
Şimdi şöyle söyleyeyim. Biz kazansaydık deriz, yani biz niye kazanamadık, buna bakarız. Açıkçası şu kazanmış üzüldük, bu kazanmış sevindik... Yani ben kaybettiğimiz zaman hem 85 milyonun üzüleceğini hem de kendimizin üzüleceğini paylaşabilirim. Nerede eksik yaptık, nerede hata yaptık ki biz vatandaşın oylarını almakta geciktik veya vatandaşımız niye mesela bize teveccüh etmedi diye bir düşünce olur, ama zaten böyle bir şey olmayacak, biz kazanacağız inşallah. Yani sonuçta ben kendime bakarım. Ben bir eksik varsa kendimde ararım.
- Urfa adayınız çok konuşuldu. Çünkü AKP milletvekilliği yaptı üç dönem. Aynı zamanda Cumhurbaşkanının danışmanlığını yaptı ve şu anda orada da bir ilgi var benim görebildiğim.
Favori aday.
- Mehmet Kasım Gülpınar...
Doğru.
- Bayağı bir konuşuluyor.
Kazanacak.
- Partinizi kazanmaya yakın gördüğünüz yerler neresi?
Malatya’yı kazanacağız, Şanlıurfa’yı kazanacağız, Kahramanmaraş’ı kazanacağız, Adıyaman’ı kazanacağız. Van Büyükşehir'i kazanacağız. İller bazında söylüyorum hiç ilçelere girmiyorum. Kars’ı kazanacağız, Ağrı’yı kazanacağız. Trabzon’da Türkiye'nin en genç büyükşehir belediye başkan adayımız var 26 yaşında uzay mühendisi. Orada çok favoriyiz. Yani orada kazanma ihtimalimiz çok yüksek. Rize’de Cemil Çolak Bey genel başkan yardımcımız kazanacağız. Rize sayın Cumhurbaşkanının memleketi biliyorsunuz. Bursa’da çok güçlüyüz. Denizli’de, Kütahya’da, Manisa’da güçlü adaylarımız var. Birçok ilde iddialıyız.
- Yeniden İstanbul’a dönersek... Hangi aday sizi daha çok düşündürüyor? Murat Kurum mu Ekrem İmamoğlu mu Azmi Karamahmutoğlu mu Buğra Kavuncu mu? Hangisini daha çok çekiştiğiniz rakip olarak görüyorsunuz?
Biz zaten prensipler üzerinden siyaset yapan bir partiyiz. Yani ben diğer partideki arkadaşların hepsine başarılar diliyorum. Onlar da kendi projeleriyle, kendi vaatleriyle, kendi parti teşkilatlarıyla bir seçim kampanyası yürütüyorlar. Yani onlar elbette kendi politikalarını, kendi siyasetlerini vatandaşla paylaşıyorlar. Biz millî görüşü temsil eden bir partiyiz. Millî görüşün, ahlaklı belediyeciliğin, adil düzen belediyeciliğinin gelmesi için çalışıyoruz. Bunun da karşılığını seçimlerde alabileceğimize inanıyorum. Çok güzel gidiyoruz.
- Türkiye'de ciddi bir kutuplaşma var aslında. Bir tarafta muhafazakar, büyük sağ ittifak. Sizin de bir dönem içinde yer aldığınız Cumhur İttifakı…
Özür dilerim bir zamanlar bulunduğunuz diyorsunuz ya biz aslında Cumhur İttifakı’ndan çıkmadık.
- Hâlâ kendinizi orada hissediyor musunuz?
Şöyle, protokoldeki 30 maddenin hayata geçmesi için ısrarcıyız. Bu zaten bir zaman koymak şartıyla "Efendim işte bu Cumhur İttifakı şuraya kadardı, bundan sonra bitti" gibi bir durum yok. Biz bu ülkede, ne diyorum ben konuşmamın başında da ifade ettiğim gibi, 85 milyonun saadet ve selameti için bu maddelerin hayata geçmesini istiyoruz. Bu bakımdan ısrarcıyız biz. Yani şu anda biz Cumhurbaşkanı seçmiyoruz zaten bu seçimde. Hükümet seçmiyoruz.
- Doğru mu anladım; "Cumhur İttifakı’ndan çıkmadık, o protokol maddelerinin olması için ısrar ediyoruz ama yerel seçimlere bağımsız giriyoruz" diyorsunuz.
Yerel seçimlerde belediye başkanı seçiyoruz. Beka meselesi yok. Yani biz Cumhur İttifakı içerisinde doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen bir partiyiz. Bu bakımdan bunu da özellikle 30 maddenin hayata geçmesi için de ısrarcı olduğumuzu belirtmek istiyoruz.
- Sizin için özellikle İstanbul’da son günlere doğru adaylıktan ayrılabilir, vazgeçebilir diyorlar. Siz bunu reddettiniz. Peki böyle bir düşünce hiç oldu mu?
Yok tabii ki. Bir kere bu konuyla ilgili spekülasyon yapanları açıkçası Allah'a havale ediyorum. Elbette partimiz adına yorumlar yapılabilir. Bunlar gayet doğal ama mesela bazı kişilerin "bilgiye dayalı" diyerek bizim partimizle ilgili gerçek dışı iddialar ortaya atmasını açıkçası hem kınıyorum, doğru bulmuyorum hem de Allah'a havale ediyorum. Sonuçta biz teşkilatımızla büyük özveriyle çalışıyoruz. Biraz önce bahsettiğimiz kişilerin şartlarını da dikkate alarak bu samimi, bu ihlaslı insanların kalplerinde bir soru, üzüntü açmak isteyen olursa karşılarında beni bulur. Bu çok net. Yani yumuşak başlıysak uysal koyun değiliz. Bu gerçek dışı bilgileri yayan insanlar hadlerini bilsinler. Arazide bizimle birlikte gece gündüz, yağmur çamur demeden kendi işlerinden izin almak suretiyle bizim seçim kampanyamızda çalışan insanların gözünden bir damla yaş gelirse o zaman masaya yumruğumuzu vururuz, bunun hesabını sorarız. Onların hadlerini bilmelerini istiyorum. Onları bizimle ilgili iddiaları da ispat etmeye davet ediyorum. Bizim çekilmemiz söz konusu değil. Biz de başkasıyla alakalı herhangi bir çekilme yorumu yapmak gibi bir hakka da sahip değiliz. Yani onların da böyle bir hakkı yok.
- İktidar ile Cumhurbaşkanı ile görüşmeler sürüyor mu yoksa yerel seçim arası mı verdiniz?
Şu anda partilerin ana kademeleri de dahil herkes Anadolu’da seçim kampanyası yürütüyor. Bu bakımdan şu anda açıkçası zaten görüşülecek bir durum yok. Ama sahada karşı karşıya olduğumuz zaman merhabalaşıyoruz. Birbirimizle hasbihal ediyoruz, halimizi hatırımızı soruyoruz. Bu çerçevede seçime kadar gideceğiz. Seçimden sonra da zaten Türkiye'de yeni bir dönem başlayacak. 1 Nisan'da devir teslim törenimiz var. Sizleri de bekliyorum Saraçhane’ye. Sayın İmamoğlu’na teşekkür edeceğiz. Sayın İmamoğlu genel siyaset yapmayı çok seviyor. Sayın İmamoğlu’nu Ankara'ya göndereceğiz. Ankara'da siyasetini yapsın. Artık İstanbul'u işin ehline şehremini Mehmet Altınöz’e teslim edeceğiz inşallah.
- Murat Kurum ile ilgili mesaj var mı? Ekrem Bey’i Ankara'ya yolluyorsunuz, Murat Bey ne olacak kazanırsanız?
Murat Bey de parlamentoda milletvekili olarak siyasi hayatına devam edecek. Sonuçta AK Parti yöneticisi olarak onun muhakkak yani alacağı bir görev... Zaten şu anda İstanbul milletvekili. Murat Kurum Bey de değerli bir insandır. Ben hem sayın İmamoğlu’nu hem de sayın Kurum’u tanıyan, bilen kişiyim. Hem onlara hem de bu seçimde bu kampanyayı yürüten tüm İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylarına da başarılar diliyorum.
Murat Sabuncu kimdir?Murat Sabuncu İstanbul'da doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Protohistorya ve Ön Asya Arkeolojisi bölümünü bitirdi. Boğaziçi Üniversitesi'nde İşletmecilik Sertifikası programını tamamladı. İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Medya ve İletişim Sistemleri konusunda yüksek lisans yaptı. Dergi, gazete, radyo, televizyon, internet haber sitelerinde muhabirlik, editörlük, yayın koordinatörlüğü, genel yayın yönetmenliği, köşe yazarlığı yaptı. En uzun süre Milliyet gazetesinde çalıştı. Tempo dergisinde genel yayın yönetmenliği, Fortune dergisinde kurucu yönetmenlik yaptı. Skytürk 360'da ekonomiden politikaya değişik programlar hazırladı, sundu. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni oldu, ikinci ayında tutuklanıp Silivri Kapalı Cezaevi'ne gönderildi. Hapsedildiği cezaevinde 1,5 yıl tutuklu kaldı. T24'te köşe yazarlığı, yapıyor. 2016 yılından beri pasaportu ve sürekli basın kartı verilmiyor. Yargıtay'ın iki kere verdiği beraat kararına rağmen 7,5 yıl hapis cezası talebi içeren dosyası, Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nda bekliyor. Bölgeden tanıklıklarını ve izlenimlerini "Gazze: Mahsuscuktan Bir Aşk Hikâyesi" adıyla yayımlanan kitabında paylaştı. Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü sahibi. Sorbonne'da hukuk doktorası yapan bir oğlu, Nuri isimli bir kedisi var. |
Ekonomiden hukuka yaptığı yanlışlarla memleketi birbirinden farklı krizlere sokmuş olsa da her hâl ve karda özellikle kendi seçmeni ‘bir bildiği vardır’dan ‘din-güvenlik-ortak bizlik’ söylemini ‘satın almasına’, hemen her koşulda Erdoğan’ı destekledi. Uzun süre ‘Çözerse Erdoğan çözer’ tezi adeta Erdoğan için adı konulmamış bir ‘güven-destek’ sloganı oldU
Erdoğan ve Bahçeli, başta kayyım atamaları olmak üzere, bazı konularda ayrışıyor mu?
İki hafta önce Öcalan’ı Meclis’te konuşturmayı önerebilecek kadar ‘açılan’ iktidar ortağı ile potansiyel süreçle ilgili olumlu konuşan iktidarın Cumhurbaşkanı ne oldu da pozisyon değiştirdi?
© Tüm hakları saklıdır.